İNSANLARA ORTAK OLAN
BiR EVDE TOPLANMASI
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bize, Sakafi, Eyub Ebu Kılabe'nin şöyle dediğini nakletti:
Bize Ebu Süleyman Malik b. Huvayris şöyle anlattı: Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: "Benim nasıl namaz kıldığımı gördüyseniz öyle namazınızı kılın.
Namaz vakti girdiğinde
sizden biriniz ezan okusun ve büyüğünüz size imam olsun. " Tahric: Buhari, Ezan 1/212 no: 631; Müslim, Mescidler
1/466.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bunlar beraber gelen bir topluluktur. Muhtemel ki,
kıraatleri ve fıkıhları aynıdır, bu sebeple onlara imam olacak kişinin onların
büyükleri olmasını emretti. Ben de aynısını söylüyor ve bununla amel ediyorum.
İnsanlar valinin olmadığı ve kimsenin evi olmayan bir yerde toplandıklarında,
kıraati en iyi olanını, en fakihini, en yaşlısını öne sürsünlerlonu imam
etsinler. Eğer bu hasletler bir kişide toplanmıyorsa, Kur'an'ı okuyabilen ve
namazda yetecek kadar okuyan fakihi öne sürmeleri doğru olur. Yahut Kur'an'ı en
iyi bileni eğer namaz fıkhını yeteri kadar biliyorsa, onu öne sürmeleri halinde
de doğru olur. Bu iki vasfa haiz olanlardan yaşı büyük olan tercih edilir.
Şöyle dendi: En doğrusunu Allah bilir, aralarında kıraati en iyi olan imam
olur. Ümmetten, daha önce gelip geçen kişilerin yaşları büyükken Müslüman
oluyorlardı. Bu sebepten dolayı fıkhı, Kur'an'dan önce öğreniyorlardı. Onlardan
sonra gelenler, Kur'an'ı küçük yaşta ve fıkıhtan önce öğreniyorlardı. Bunların
tamamı göz önünde bulundurulduğunda Kur' an'dan bir şeyler okuyabilen fakihin
imamlığı daha evladır. çünkü söz konusu kişi, namazda fıkıh açısından nasıl
hareket edeceğini bilir. Fıkhı olmayan kişiler de ona bu hususta bir şey
öğretemezler. Ama iki şahıs fıkıh ve kıraat açısından müsavi (eşit) olurlarsa,
ikisinden, yaşı daha büyük olan imam olur. Resulullah (s.a. v)' in, yaşça büyük
olanın imam olması gerektiğini emretmesinin sebebi, gördüğüm kadarıyla -en
doğrusunu Allah bilir- kıraat ve fıkıh açısından eşit olmalarından dolayıdır.
Aralarında nesep sahibi
bir kişi olmasına rağmen başkasını öne sürmeleri de caizdir. Ama nesep sahibini
öne sürerlerse, bu durumu kıraat ve fıkıh durumuna benzetir ve iyi olur derim.
Çünkü imamlık, fazilet makamıdır.
Resulullah (s.a.v) şöyle
buyurdu: "Kureyş sizin önünüzde olsun, siz onun önünde değil.'' Tahric: Marife, Namaz 2/398; Hafız el-Heysemi,
Mecmau'z-levaid'de zikretmiştir. 10/25
Onlardan birisi ehil
olup hazır bulunuyorsa, Resulullah (s.a.v)'e tabi olma açısından onu öne sürmek
müstehabdır.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bize Abdülmecid b. Abdülaziz şöyle haber verdi: İbn Cüreyc,
Ata'dan şöyle nakletti: Şöyle denirdi: "En fakihleri onlara imam olur.
Eğer şahıslar fıkıhta eşitse, kıraati en iyi olanı imam olur. Eğer şahıslar
fıkıh ve kıraatte eşitse, bu durumda yaşça büyük olanları onlara imam
olur." Sonra kölenin konuyla alakalı olarak imamlığından bahsederek şöyle
dedim: "Eğer aralarında en fakihleri köleyse, onlara imam olur mu?"
"Evet" dedi. Tahric: Musannef,
Abdurrezzak, Namaz 2/388
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bize Abdülmecid b. Abdülaziz şöyle haber verdi: İbn Cüreyc
şöyle dedi: Nafi' bana haber vererek şöyle dedi: Medineli bir topluluğun hazır olduğu
mescidde kamet yapıldı. Söz konusu mescide yakın bir yerde İbn Ömer'e ait,
işlediği arazisi bulunuyordu ve mescidin imamı da onun kölesiydi. O köle ve
arkadaşlarının ikameti oradaydı. Abdullah b. Ömer onları duyunca, namazı
onlarla beraber kılmak için yanlarına geldi. Mescidin sahibi olan köle, ona
şöyle dedi: "Öne geçip bize namazı kıldır." Abdullah ona şöyle dedi:
"Mescidinde namazı senin kıldırman benim kıldırmamdan daha haktır."
Bunun üzerine mescidin sahibi olan köle, namazı kıldırdı. Tahric: Musannef, Abdurrazzak, Namaz 2/399-400
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Mescidin sahibi, evın sahibi gibidir. Bu durumlarda sultanın
dışında başka birisinin öne geçmesini mekruh sayarım.
Eğer imamlığını mekruh
saydığım adamlardan birisi namazı kıldımsa, imamlığı geçerli sayılır. Ama doğru
olan, -izah ettiğim gibi- fıkıh ehlinden, kıraat ehlinden yaşça büyük olan ve
nesep ehlinden olanı öne sürmektir. Muhacir bir A'rabi yahut köylü bir
bedevinin imam olmasında -inşaallahbeis yoktur. Ancak ben, imamlık hususunda
her zaman fazilet ehlinin öne geçmesini uygun görürüm.
Kim namazı kıldıran
baliğ bir Müslümanın arkasında namazını kılarsa, kıldıranın namazı ve ona tabi
olanın namazı geçerli olur. Namazı kıldıran şahıs, dini açıdan pek övgüye
mazhar olmayan birisi olsa da namazları geçerlidir. Yani ulaşmış olduğu durum
dini açıdan övgüyü hak edecek bir durum değildir. Resulullah (s.a.v)'in ashabı,
fiilleri açısından övülmeyi hak etmeyen sultanın ve diğerlerin arkasında namaz
kılmışlardır.
İmam Şafii (Allah rahmet
etsin) şöyle dedi: Bize Müslim şöyle haber verdi: İbn Cüreyc, Nafi'den şöyle
nakletti: Abdullah b. Ömer, Mina'da İbn Zübeyir'in savaşında ayrılmış olmasına
rağmen Haccac ile beraber Mina'da namazı kılmıştır. Tahric: Marife, Namaz 2/399; Aynı isnat ile Sünen
el-Kübra, 3/121
Bize Rebi', İmam
Şafii'nin şöyle dediğini haber verdi: Bize Hatim şöyle haber verdi: Cafer b.
Muhammed, babasından şöyle nakletti: "Hasan ve Hüseyin -Allah onlardan
razı olsun- Mervan'ın arkasında namaz kılıyorlardı." Bunun üzerine şöyle
sordu: "Evlerine döndükten sonra tekrar namazı kılmazlarfiade etmezler
miydi?" "Allah'a yemin olsun ki hayır. İmamların namazlarının üzerine
tekrar namaz kılmazlardı. " Tahric:
Marife, Namaz 2/399-400; Sünen el-Kübra, 3/122
Sonraki için tıkla:
BAŞKASINA İMAM
OLMAYA NİYET ETMEYEN'İN ARKASINDA NAMAZA DURMAK